SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

MELAHİM BAHSİ

<< 4311 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ وَهَنَّادٌ الْمَعْنَى قَالَ مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا أَبُو الْأَحْوَصِ حَدَّثَنَا فُرَاتٌ الْقَزَّازُ عَنْ عَامِرِ بْنِ وَاثِلَةَ وَقَالَ هَنَّادٌ عَنْ أَبِي الطُّفَيْلِ عَنْ حُذَيْفَةَ بْنِ أَسِيدٍ الْغِفَارِيِّ قَالَ كُنَّا قُعُودًا نَتَحَدَّثُ فِي ظِلِّ غُرْفَةٍ لِرَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَذَكَرْنَا السَّاعَةَ فَارْتَفَعَتْ أَصْوَاتُنَا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَنْ تَكُونَ أَوْ لَنْ تَقُومَ السَّاعَةُ حَتَّى يَكُونَ قَبْلَهَا عَشْرُ آيَاتٍ طُلُوعُ الشَّمْسِ مِنْ مَغْرِبِهَا وَخُرُوجُ الدَّابَّةِ وَخُرُوجُ يَأْجُوجَ وَمَأْجُوجَ وَالدَّجَّالُ وَعِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ وَالدُّخَانُ وَثَلَاثَةُ خُسُوفٍ خَسْفٌ بِالْمَغْرِبِ وَخَسْفٌ بِالْمَشْرِقِ وَخَسْفٌ بِجَزِيرَةِ الْعَرَبِ وَآخِرُ ذَلِكَ تَخْرُجُ نَارٌ مِنْ الْيَمَنِ مِنْ قَعْرِ عَدَنٍ تَسُوقُ النَّاسَ إِلَى الْمَحْشَرِ

 

Huzeyfe b. Esîd el-Ğıfari demiştir ki; Rasûlullah'a ait bir çardağın gölgesinde oturmuş konuşuyorduk. Kıyameti söz konusu ettik, seslerimiz yükseldi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):

 

Kıyamet kendisinden önce (şu) on alamet çıkıncaya kadar kopmaz - veya olmaz-: Güneşin battığı yerden doğması, Dabbe'nin çıkması, Ye'cuc ve Me'cuc'un çıkmaları, Deccal, İsa b. Meryem, duman, biri doğudan biri batıdan, biri de Arap Yarımadasında olmak üzere üç yerin batması, bunların sonuncusu da Yemen'den; Aden'in en aşağısından bir ateşin çıkmasıdır. Bu, insanları mahşere sevk eder." bu­yurdu.

 

 

Diğer tahric: Müslim, Fiten; Tirmizi, filen: İbn Mâce, filen (4055)

 

AÇIKLAMA:

 

Müslim'in bir rivayetinde Şu'be, kendisine onuncu  alamet olarak bir ravinin de insanları denize atacak bir rüzgarın çıkması olduğunu söylediklerini nakleder. Tirmizi'nin riva­yetinde de "Onuncusu ya insanları denize atacak bir rüzgar ya da İsa b. Meryem'in inişidir" denilmektedir.

 

Tirmizi bu konuda, Ali, Ebu hureyre, Ümmii Seleme ve Safiyye binti Huyey'den mervi hadis olduğunu söyler ve bu hadisin hasen sahih oldu­ğunu ilave eder.

 

Üzerinde durduğumuz hadisi şerif, kıyamet kopmadan önce meydana gelecek olan on alameti konu edinmiştir. Şimdi bu alametleri tek tek ele alıp inceleyelim:

 

1- Güneşin battığı taraftan doğması: Şüphesiz bu fevkalade bir olay­dır. Cenabı hak bir düzen kurmuş ve kendi dilediği vakte kadar o düzenin aynı şekilde yürümesini dilemiştir. Güneşin şimdi doğduğu istikametten doğup, battığı istikametten batması o düzenin gereğidir. Güneşi doğudan doğduran Allah'ın Batıdan doğdurmaya da gücü yeter. Bunu yapmak için de tüm kainatın nizamını değiştirmeye ihtiyacı yoktur. "O bir şeyin ol­masını murad ettiği zaman ol der o da oluverir."[Ya Sin 82]

 

Kirmanı, asırlar önce, kainatın kurulmuş bir düzeni olup bu düzenin değişemeyeceği tarzında varid olabilecek itirazlara cevap vermiş, Suyutî de bunu nakletmiştir. Anılan alimin söyledikleri yukarıya özet olarak ver­diğimiz fikir istikametindedir.

 

2- Dabbe'nin çıkışı: Dabbe hayvan demektir. Kur'an-i Kerim'de buna işaret edilmiştir. Bir ayet-i kerimede: "Kendilerine söylenmiş olan, baş­larına geldiği zaman, yerden bir çeşit hayvan çıkarırız ki o, onlara, insanların ayetlerimize kesin olarak inanmadıklarını söyler."[Neml 82]  buyurulmaktadır.

 

Müfessirler, dabbe'nin Safa dağından çıkacak büyük bir hayvan oldu­ğunu söylerler. Bazıları Dabbe'nin biri Mehdi, diğeri Hz. İsa zamanında üçüncüsü de güneş batıdan doğduktan sonra olmak üzere üç defa çıkaca­ğını söylemişlerdir.

 

İbn Mace'deki, Hz. Musa'nın asası ve mühürü beraberinde olduğu hal­de çıkacağı, asa ile mü minin yüzünü parlatacağı, mühür ile de kafirin burnunu damgalayacağı ifade edilmektedir.[İbn Mâce. sünen, fiten]

 

Gerek hadis şerhlerinde gerekse tefsirlerde, kıyamete yakın zamanda çıkacak olan dabbenin bazı özellikleri sözkonusu edilmiştir. Bu özellikle­rin bazıları Rasulullah'tan rivayet edilen hadislere istinad ettirilirken, ba­zıları için kaynak gösterilmemiştir.

 

Fahreddin Razi'nin naklettiğine ve bir hadise dayandırdığına göre Dabbe'nin boyu altmış zira (yaklaşık 42m)'dir. Ebu Hureyre'den rivayet edilen bir hadise göre de iki boynuzunun arası bir fersah (5762 m) kadar­dır.

 

Dabbe; dört ayaklı derisi tüy ve kıllarla kaplı ve iki kanatlı olacaktır. Kurtubî Tezkire'sinde İbn Zübeyr'den naklen, Dabbe'nfn bütün hay­vanlardan mürekkep bir bütün olacağım söylemiştir. Buna göre; başı öküz başından, gözü domuz gözünden, kulakları fil kulağından, boynuzu deve boynuzundan, boynu deve kuşu boynundan, göğsü Aslan göğsünden, ren­gi pars renginden, böğrü kedi böğründen, kuyruğu koç kuyruğundan ayaklan yük devesinin ayaklarından olacak, her iki mafsal arasında on iki zirahk (arşınlık) mesafe bulunacaktır."

 

Kurtubi'nin bu söylediklerini Sa'lebi, Maverdi ve daha başka alimler de zikretmişlerdir. Bunlar İbn Cüreyc'ten de rivayet edilmiştir.

 

Dabbe'nin çıkış müddeti ve çıkış yeri konusunda da birtakım rivayet­ler vardır. Hz. Ali (r.a)'dan onun üç günde çıkacağı rivayet edilmiştir. Yu­karıda onun, Safa tepesinden çıkacağını söylemiştik. Mescidi haramdan çıkacağına dair de görüşler vardır.

 

Fahreddin Razi'nin belirttiğine göre Dabbe, birincisi Yemen'den ikin­cisi çölden üçüncüsü Mescidi Haramdan olmak üzere üç kez çıkacak, ilk ikisinde kaybolacak üçüncüsünde kalacaktır.

 

Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, Kur'an'da Dabbe'nin çıkacağı bildi­rilmiş ama tafsilat verilmemiştir. Hakkında söylenenler pek sahih hadis­lere dayanmamaktadır, tenkide açıktır. Kabul edilmesi zorunlu değildir.

 

Bu konuda Elmalık Muhammed Hamdi Yazır Merhum'un bazı alimler­den naklettiği ve kendisinin de katıldığı görüş daha kabule şayandır. El-malılı merhumun meseleye bakışı özetle şöyledir: "Dabbe" kelimesi yerde yürüyen her canlı hakkında kullanılır, dolayısıyla insana da şamildir. Ayet-i kerime de, dabbe'nin konuşacağı ve insanlara inanmadıklarını söyleyece­ği bildirilmektedir. Ayrıca İbn Mace ve daha başka muhaddislerin rivayet ettikleri hadiste efendimiz, dabbe'nin elinde Süleyman (a.s)'ın mühürüniin ve Musa (a.s)'mn asasının bulunacağını haber vermiştir. Ayrıca Hz. Ali" den Dabbe'nin kuyruğu olan bir dabbc değil, sakalı olan bir dabbe olduğu rivayet edilmiştir. Bütün bunlar insana ait özelliklerdir. O halde çıkacak olan dabbenin insan olduğunu söylemek daha uygundur.

 

Hamdi Efendi'nin belirttiğine göre; dabbe maddi ve manevi harikula­de bir kuvvet ve saltanatla zuhur edecek ve büyük bir İslam devleti kura­caktır. Çıkacak bu zata dabbe denilmesine sebep, kafirlere karşı katı ola­cağı ve onu çıkarmanın Allah Teâlâ ya yerden bir dabbe çıkarır gibi kolay olması yönündendir.

 

İçlerinde Abdullah b. Ömer'inda bulunduğu bir grup alime göre dab­be'nin çıkışı, emri bi ma'rüf, nehyi ani] miinker îerkedildiği zamana ola­caktır.[Bk. Elmalılı M.H.Yazır. Hak Dini Kur'an Dili,  V 3701 ve devamı.]

 

3- Ye'cuc ve Me'cuc'un Çıkışı:

 

Ye'cuc ve Me'cuc, Arapçaya başka dillerden geçmiş yabancı kelime­lerdendir. Batılılar bunlara Yagug ve Magug demişler ve bunların şeyta­nın soyundan geldiklerini iddia ederlermiş. İbn Haldun da Mukaddime­sinde bunlara Yegug Magug demiştir ki bunlar da batıdan alınmış bir ta­birlerdir.

 

Batılılar batı Roma İmparatorluğu'nu istila eden Hunlara Yagug ve Magug demişlerdir.

 

Ehli kitaptan bazıları, Ye'cuc ve Mecuc'un Hz. Adem'in bir ihtilamin-dan meydana geldiğine dair bir efsaneye inanmaktadırlar. Tevrat'ta ise bunların Hz. Nuh'un oğullarından Yafes'in soyundan geldikleri bildiril­mektedir. Vehb b. Münebbilrde bu kanaati benimsemiştir. Bu görüş bir­çok alim tarafından hüsn-ü kabul görmüştür.

 

Kur'an-ı Kerim'in birçok ayetinde, Ye'cuc ve Me'cuc'dan ve bunların kıssalarından bahsedilmektedir. Kehf suresi'nin 74. ayetinde "Şüphesiz Ye'cuc ve Me'cuc yeryüzünde fesat çıkarıcılardırlar." buyurulmakta-dır. Müfessirler bu ayetteki "fesat çıkarıcıdırlar" lafzının cem' oluşuna bakarak, bunların iki kişiden ibaret olmayıp pek çok olduklarını söyle­mektedirler. Müfessir Katade, Ye'cuc ve Me'cuc'un yirmi küsur kabile­den meydana geldiğini söyler. Elmalılı Hamdi efendinin bildirdiğine gö­re, yeryüzündeki insanların yüzde doksanının Ye'cuc ve Me'cuc olduğu­nu nakledenler de olmuştur.

 

Kur'an-ı Kerim'de, Ye'cuc ve Me'cuc'un baskısından korkan bir mil­letin, Zülkarneyn'e müracaat ederek, kendilerini Ye'cuc ve Me'cuc tehli­kesinden koruyacak bir set yapmasını istedikleri, Zülkarneyn'in de demir ve bakır eriyiğinden böyle bir set yaptığını tafsilatlı bir şekilde hikaye edilmektedir.[bk. Kehf 93-98]

 

Merhum Kamil Miras, bazı müfessirlerin, Zülkarneyn'e set yapımı için müracaat eden kavmin Türkler olduğunu söylediklerini nakleder ve buna göre Ye'cuc ve Me'cuc'unda Moğollar olması gerektiğini söyler. Enbiya suresinin 96 ve 91 ayetlerinde: "Nihayet Yecûc ve Me'cuc açılıp da her tepeden akın ettikleri ve hak olan va'd yaklaştığı zaman o küfredenlerin derhal gözleri belerecek "eyvah bizlere; biz bundan gaflet ettik, hayır kendimize zulmetmiş olduk" diyeceklerdir." buyurulmaktadır.

 

Müslim, İbn Mace ve Ahmet b. Hanbel'in rivayetlerinde belirtildiğine göre, Ye'cuc ve Me'cuc o kadar kalabalık olacak ki, Taberiye gölü veya Dicle ve Fırat'ın bütün suyunu içip bitireceklerdir. Yeryüzündekiîeri öl­dürdükten sonra gökyüzüne oklarını atacaklar ve oklar kanlı olarak döne­cek, göktekileri de öldürdük diyeceklerdir. Bunun üzerine Allah (c.c) bir gecede onların burun deliklerine, boyunlarına veya kulaklarına neğaf de­nilen küçük kurtlar (deve ve koyun gibi hayvanların burunlarından düşen küçük kurtlar) gönderecek ve sabahleyin hepsi ölmüş olacaklar. Bunların leşlerinden yeryüzü kokacak ve yeryüzüne inmiş olan Hz. İsa ve arkadaş­larının duasıyla Cenab-ı Hak deve boynu gibi uzun boyunlu kuşlar gön­derecek. Bu kuşlar, o leşleri alıp Allah'ın istediği yerlere götürecek sonra bir yağmur yağacak ve ortalığı temizleyecektir.[Müslim, filen; İbn Mace. filen; Ahmed b. Hanbel, müsned, 1,375; 11,510.]

 

Hindistan'ın tanınmış alimlerinden Mehmet Enver Keşmirî (V.H. 1352 M. 1933) Feyzu'l - Bari'de Rusların Ye'cuc, İngilizlerle Almanların da Me'cuc olduklarını, dolayısıyla Ye'cuc ve Me'cuc'un çıkışının bir kaç defa tekrarlanacağını söylemiştir.

 

Taberi'nin bildirdiğine göre Ye'cuc ve Me'cuc üç tiptir: Birincileri se­dir ağaçları kadar uzun boylu, ikincileri o kadar iri, üçüncüleri de vücut­larını kulakları ile örtebilecek durumdadırlar.

 

Ye'cuc ve Me'cucun çıkışı kıyametin alametlerindendir. Haklarında Kur'anda ve sahih hadislerde söylenenler haktır, gerçektir. İnanır kabul­leniriz. Bunların dışındakiler ise ilmî dayanağı olmayan iddialardan iba­rettir. Müfessir Ebu Hayyan, Ye'cuc ve Me'cuc'un eşkali hakkkında söy­lenenlerin hiçbirisinin doğru haberler olmadıklarını söyler.

 

4- Deccal'in çıkması: 14. bab Deccal'in çıkışı ile ilgili hadisleri ihti­va etmektedir. Deccal konusunu orada ele almak istiyoruz.

 

5- İsa (a.s)'nm inmesi: Kıyamet kopmadan önce Hz. İsa (a.s) yeryü­züne inecek ve Hz. Muhammed (s.a.v.)'İn şeriatı ile hükmedecektir. Onun inmesi, son Nebiin Hz. Muhammed (s.a.v.) olup, ondan sonra Nebi gelmeyeceği gerçeğine aykırı değildir. Çünkü Hz. İsa (a.s) yeni bir şeriat getirip, Hz. Muhammed'in şeriatini neshetmeyecek, adaletli bir hakem olarak inecek, bizim şeriatimizle hükmedecek, insanların terkettiği şer'î işleri ihya edecektir.

 

İsa (a.s)'in yeryüzüne indikten sonra Deccal ile kavga edip onu öldü­receği sahih hadislerle sabittir.

 

Hz. İsa'nın yeryüzünde ineceği yerin Şam'ın doğusundaki beyaz mi­nareli bir cami, Kudüs'teki mescidi Aksa ve Ürdün olduğu tarzında riva­yetler vardır. İbn mace'nin, Nevvas b. Sem'an el-Kilabî'den rivayet ettiği uzunca bir hadisin, Hz. İsa'nın inmesi ve faiiyetleri ile ilgili bölümünde şöy­le denilmektedir: ".... Deccal ile halk bu durumda iken Allah, İsa (a.s)'yi gönderecek. İsa Dimeşk'ın doğusunda beyaz minarenin yanına boyalı bir ei-bise içinde, ellerini iki meleğin kanatlan üzerine koymuş olarak inecektir. İsa (a.s) başını eğdiği zaman terler damlayacak, kaldırdığı zaman iri inciler gibi gümüş taneciklerine benzeyen ter tanecikleri yuvarlanacaktır. Onun ne­fesi gözünün alabildiği yere kadar ulaşacak, nefesinin kokusunu duyan bü­tün kâfirler ölecektir. Hz. İsa gidip, Lud kapısı yanında Deccal'e yetişecek ve onu öldürecektir. Sonra Allah'ın Nebisi İsa, Allah'ın Deccal'den korudu­ğu bir kavmin yanma varacak, yüzlerini mesbedecek ve onlara cennetteki derecelerini anlatacaktır.

 

Onlar bu vaziyette iken Allah (c,c) Hz. İsa'ya "Ya İsa! Ben öyle kullar yarattım ki onlarla savaşmaya kimsenin gücü yetmez. Sen, benim kullarımı Tur'a götür, koru" diye vahyedecek Ye'cuc ve Me'cuc'u gönderecektir. Bunlar, Allah'ın buyurduğu gibi her tepeden hızla ineceklerdir. Öncüleri Ta-beriye gölüne uğrayıp ondaki suyu içecektir. Arkadan gelenler de oraya va­rıp, burada su vardı, diyeceklerdir. Allah'ın nebisi Hz. İsa ve arkadaşları mahsur kalacak. Öyle ki onlardan birisine bir öküz başı, bu gün sizden biri­nize yüz dinardan daha değerli olacak. Daha sonra Hz, İsa ve arkadaşları Al­lah'a dua edecekler ve Allah (c.c) onların (Ye'cuc ve Me'cuc'un üzerine) boyunlarına Neğaf (kurtlar) gönderecek. Böylece Ye'cuc ve Me'cuc bir ki­şinin ölmesi gibi hepsi birden ölmüş olacaklar. Hz. İsa ve arkadaşları (Tur'dan) inecekler ve onların leşleri, pis kokuları ve kanlan ile dolmamış bir karış yer bulamayacaklar. Bunun üzerine İsa (a.s) ve arkadaşları Allah'a dua edecekler. Allah da onların üzerine melez devenin boynu gibi uzun bo­yunlu kuşlar gönderecek. Bu kuşlar o leşleri alıp, Allah'ın dilediği yere ata­caklar. Sonra Allah (c.c) onlar üzerine bir yağmur gönderecek, insanları o yağmurdan ne bir kerpiç ev, ne de bir çadır koruyamayacak. O yağmur her tarafı yıkayıp ayna gibi parlatacaktır. Sonra yere, "ürününü bitir, bereketini geri getir" denilecektir. İşte o gün herkes bir tek nardan yiyecek. Nar insan­ları doyuracak ve kabuğu altında gölgelenecekler. Allah süte de bereket ve­recek öyle ki yeni doğuran deve kalabalık bir cemaata, yeni buzağılamış inek bir kabileye, yeni kuzulamış bir koyun da sülâleye yetecek kadar süt vere­cektir. Sonra Allah (c.c) onlara güzel bir rüzgar gönderecek, o rüzgar on­ları koltuk altlarından yakalayarak, müslüman olan herkesin ruhunu ala­caktır. Diğer insanlar eşeklerin alenen çiftleştiği gibi açıkta çiftleşip dura­caklar. İşte onların üzerine kıyamet kopacaktır.[İbn Mace, fiten. (Bu bölüm hadisin yarısından sonraki kısımdır. Daha önceki kısmı Deccal ile ilgilidir.)]

 

Görüldüğü gibi bu hadis Hz. İsa'nın inmesi ile ilgili hayli detaylı bilgi vermiştir. Aslında bunlara başka birşey eklemeye gerek yoktur. Ancak konu ile ilgili olarak Buhari ve Müslim'in rivayet ettikleri bir hadisin me­alini de aktarmak istiyoruz:

 

Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

 

"Hayatım elinde olan Allah'a yemin ederim ki muhakkak yakında Meryem oğlu İsa, adil bir hakim olarak gökten inecektir. O, salibi kı­racak, hınzırı öldürecek ve cizyeyi kaldıracaktır. Mal o kadar çoğa­lacak ki onu kimse kabul etmez olacaktır. Artık Allah (c.c)'a bir sec­de etmek, dünya ve dünyada olan herşeyden daha hayırlı olur."[Buhari, enbiya: Müslim. İman]

 

6- Duman (Duhan)'ın çıkması: Kıyametin alameti olan duman konu­sundaki önemli görüşler şunlardır:

 

a) Kur'an-ı Kerim'de buyurulan, "O halde, gökyüzünün açık bir du­man getireceği günü (bekle)"[Duban 10] ayetinde geçen dumandır. Bu duman Hz. Nebi döneminde geçmiştir. Huzeyfe, İbn Ömer ve Hasen (r.an-hum) bu görüştedir.

 

b) İbn Mes'ud'un bildirdiğine göre dumandan maksat Mekke müşrik­lerinin başına gelen kıtlık felaketidir. Bu felaket esnasında müşrikler aç­lıktan zayıflamışlar, gözlerinin feri gitmiş ve gökyüzünü puslu görmüşler, onu duman zannetmişlerdir. Bazı alimler bu görüşü benimsemişlerdir.

 

c) Duman henüz vuku bulmamıştır, kıyametin kopacağına yakın bir zaman da olacak, kafirlerin nefeslerini tıkayacak, mü'minlere nezle gibi bir rahatsızlık verecektir. Nevevi bu görüşü benimsemiştir.

 

Huzeyfe (r.a), Duhan'ın kıyamete yakın bir zamanda görülüp 40 gün 358devam edeceği şeklinde bir hadis rivayet etmiştir.

 

Alimler bu farklı rivayetleri birleştirmek için, iki ayrı duman olayının varlığını; birisinin vuku bulduğunu, öbürünün de kıyamete yakın bir za­manda meydana geleceğini söylemişlerdir.

 

7,8,9- Biri doğuda birisi batıda, birisi de Arap Yarımadasında olmak üzere üç yerin batması.

 

Bizden önceki bazı ümmetler, işledikleri günahlardan ötürü ceza ola­rak "hasf" yere batma cezasına çarptırılmışlardır. Bu hadisten anlıyoruz ki; kıyamet kopmadan önce üç ayrı sarsıntı, (zelzele) olacak ve üç bölge batacaktır .İbn Melek daha önceden bir çok batma olayının olduğunu ama bu hadiste haber verilen olayın henüz gerçekleşmediğini, bu batmanın ön­cekilere nisbetle çok şiddetli olacağını söyler.

 

10- Bir ateşin çıkması: Üzerinde durduğumuz hadiste Aden'in en uzak köşesinden bir ateşin çıkıp insanları mahşere sevkedeceği bildiril­mektedir. Bazı alimler, buradaki mahşerden maksadın Şam olduğunu söy­lerler. Bu görüş mahşerin Şam arazisi üzerinde olacağım bildiren meşhur bir hadise dayanmaktadır. Aliyyii'1-Kari, Şam arazisinin ya mahşerin baş­langıç yeri olacağını veya bu bölgenin tüm mahşer ahalisini alacak dere­cede büyültüleceğim söyler.

 

Hadis metininde de belirtildiği gibi Aden Yemen'de büyük bir şehir­dir.

 

Kıyametin alameti olan ateşin, Hicaz toprağında çıkacağını bildiren bir hadis yine ateşin Hadramutta çıkacağını bildiren bir başka hadis daha var­dır.

 

Buhari ve Müslim'in Ebu Hureyrc (r.a)'den rivayet ettikleri bir hadis­te, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur. "Hicaz toprağından Basra'daki develerin boyunlarını aydınlatacak bir ateş çıkmadıkça kıyamet kopmayacaktır."[Buhari, fiten: Müslim, İnen]

 

Tirmizi'nin, İbn Ömer (r.anhuma)'den rivayet ettiği bir hadiste Rasu­lullah (s.a.v.) şöyle buyurmuşlardır. "Kıyametten önce Hadramııt'tan ve­ya Hadramut denizinden bir ateş çıkacak ve halkı Şam'a doğru süre­cektir...."

 

Alimler kıyametten önce çıkacak olan bu ateşler konusunda şunları söylemişlerdir: Kadı Iyaz: "İhtimal ki bunlar ayrı ayrı iki ateştir. Ya da ateşin ilk çıkışı Yemen'den olacak ve çok kuvvetli olduğu için Hicaz'da görülecektir" demiştir.

 

Nevevi ise, Kadı Iyaz'ın izahını beğenmemiş ve şöyle demiştir: ''Ha­diste Hicaz'da çıkacak olan ateşin haşrla bir bağlantısından bahsedilme-inektedir. O ayrı bir kıyamet alametidir. Zamanımızda Medine'de bir ateş çıkmıştır. Bu ateş pek büyük olmuştur. Onun hakkında Şam'lılann ve başka bölgelerde yaşayanların bilgisi vardır."

 

Kurtubi de Medine'den böyle bir ateşin çıktığından bahsetmektedir.

 

Kurtubi'nin bildirdiğine göre bu ateş 654 yılında çıkmış ve ta Busra dağlarından görülmüştür.

 

Bu izahlardan anlaşıldığına göre kıyamet alameti olarak çıkacak olan ateş konusunda fazla bilgi yoktur. Alimler, bu ateşlerin bazılarının çıktı­ğını söylemişlerdir. Tarihte bir takım büyük ateşler çıkmış olabilir. Ama bunların kıyamet alameti olan ateş olduğunu kesin olarak söylemek müm­kün değildir.

 

Rasûlullah'm hadisi ile sabit olan bu on alametin hangi sıraya göre çı­kacağı konusunda farklı görüşler vardır. Bu görüşleri şöylece özetleyebi­liriz:

 

1- Kıyamet alametlerinin çıkış sırası şöyledir: Dumanın çıkması, Dec-cal'in çıkışı, Hz. İsa'nın inmesi, Ye'cuc   ve Me'cuc'un çıkmaları, Dab-be'nin çıkışı, güneşin batıdan doğması, bu görüş sahipleri; Hz. İsa zama­nında tüm kafirlerin müslüman olacağını hatırlatarak "Şayet güneşin ba­tıdan doğması Hz. İsa'nın inmesinden önce olsaydı kafirlerin müslüman olmalarının kıymeti olmazdı." derler.

 

2- Fethu'l - Vedûd da bildirildiğine göre, ilk alamet yer batmalarıdır. Sonra sırayla Deccal'in çıkışı, Hz. İsa'nın inmesi, Ye'cuc ve Me'cuc'un çıkmaları, mü'minlerin ruhlarının kabzolunacağı rüzgarın çıkışı, güneşin batıdan doğması, dâbbetü'1-arzm çıkjşı, dumanın çıkışı.

 

Kurtubî de Tezkire'de bu sıraya benzer bir sıra zikretmiş ancak du­manın yerine Deccal'i anmıştır.

 

Beyhaki, Hakim'den bu tertibin benzerini zikretmiş Dâbbe'nin çıkışı­nı güneşin batıdan doğmasından Önce anmıştır.

 

Rasulullah (s.a.v.)'den rivayet edilen bazı haberlerde kıyamet alametleri sayılırken ilk sırada güneşin batıdan doğması anılmıştır. Nitekim üzerin­de durduğumuz hadiste de öyledir. Kurtubi bu hadislerdeki alametlerin çı­kış sırasına göre sıralanmadığını, maksadın tertibe işaret olmayıp tamamı­nı bildirmek olduğunu söyler. Kurtubi, Huzeyfe (r.a)'den rivayet edilen bir hadisin "fâ" edatı ile tertip ifade eden bir tarzda dizildiğini ancak bu­nun sahih olmadığını çünkü Huzeyfe'den başka sırayla da rivayetler bu­lunduğunu söyler.

 

Şüphesiz bu tip şeylerin akıla ve kıyasla bilinmesi imkansızdır. Rasu-lullah'tan da sıraya işaret eden kesin bir bilgi rivayet edilmediğine göre "alametlerin çıkış sırası şudur" diyebileceğimiz kesin bir tertib göstermek zordur.

 

Şu ana kadar anlatmaya çalıştığımız alametler, kıyametin büyük ala­metleridir. Bir de küçük alametler vardır. Bunların başlicalan şunlardır: Büyük inşaatlar, camilerin süslenmesi, emanete hıyanet, içki ve bid'atle-rin çoğalması, kadınlarda hayanın azalması, hakimlerden adaletin kalk­ması, bereketin azalması, şarkıcı kadınların çoğalması, hilekarlann güve­nilir, eminlerin hain tanınması, idari işlerin ehil olmayanlara verilmesi, fitnenin çıkması, kadınların çoğalması, erkeklerin azalması, müslüman-larla yahudiler arasında savaş, Fırat nehrinin suyunun çekilip altından al­tın bir dağ çıkması..

 

Bu sayılanlar küçük alametlerden bazılarıdır. Bunların sayısı çok faz­ladır. Biz sözü fazla uzatmış olmamak için örnek olarak bunları zikret­mekle iktifa ettik.